1981 Malatya. Lisansını 2003’de Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünde tamamlandı. 2010’da “Et ve Kemikten Plastiğe Masumiyetin Tükenişi” başlıklı tez çalışmasıyla Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Resim Ana Sanat dalı yüksek lisans programın tamamladı. 2015 yılında iki çalışma arkadaşı ile T.O.K.İ. (Tedirgin Obsesif Kadın İnisiyatifi) adlı sanat grubunu kurdu ve üç grup sergisi gerçekleştirdi. 2018 yılında Hacettepe Güzel Sanatlar Enstitüsü Resim Anasanat Dalında Sanatta Yeterlik Programını tamamladı. Günümüzde Munzur Üniversitesinde Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Resim Bölümünde görev yapmaktadır.
Sanata İlişkin…
İnsanın yolculuğu hız kesmeden devam ediyor. Günümüz modern toplumlarında
bireyin hiç olmadığı kadar öne çıktığı bir dönemi yaşıyoruz. Bugün, artık yakın geçmişin aksine bizimki gibi geleneksel yönü ağır basan toplumlarda dahi her tasarımın, üretimin, eylemin birey için yapıldığı ve sunulduğu bir dönemi yaşamaktayız. Aynı fabrikada üretilen, aynı banttan çıkan ürünler bile kişiselleştirilerek tüketicisine ulaşıyor. Kimse bir diğeriyle aynı görünüme sahip bir telefonu kullanmak; komşusununkiyle tıpatıp aynı görünen bir araca sahip olmak istemiyor. Evler kişiselleşiyor; insanlar artık bir önceki kuşağın refleksleri ve işlev kaygılarıyla tercihler yapmıyor ya da kendilerini buna mecbur hissetmiyor. Bireyin, toplumdaki yerini töreselliğe aldırmadan şekillendirdiği
böylesi bir dönemde sanat pratiklerinin değişmeden aynı kalması veya belirli
merkezlerden yönlendirilmesi eskiden olduğu kadar kolay görünmüyor. Mobil teknolojiler her bir kullanıcıyı dijital dünyanın birer vatandaşı durumuna getirdiğinden; sosyal mecralarda hesabı olan herkesin en azından bir oy hakkına –kimi durumlarda birden fazla- sahip olduğundan beri insanlar temsil edilmek
değil, kendilerini temsil etmek istiyorlar. Bu da bize, sanatçının yaratıcılık, yetenek ve dehasıyla ayrıcalıklı kabul edildiği modern çağ mitlerinin sonuna geldiğimizi gösterirken, bir önceki jenerasyona ait tüm bu ön kabullerin artık geçerli olmadığına işaret ediyor. Toplumsal yaşantı ilk küçük yerleşimlerden,
kent devletlerine, imparatorluklardan, ulus devletlere evrilip kalabalıklaşırken sahip olduğu ortak değerler için temsiliyete ihtiyaç duyan insan yeniden kendi temsiliyetini eline almak konusunda bir şüphe ya da çekince duymuyor. Dolayısıyla sanatın geçmişe ait kültlerine tapınmak günümüz insanının
ihtiyaçlarını karşılayamayacağı gibi rıza göstereceği bir durum olmanın da çok uzağında görünüyor. Bu minvalde sanatın eskiden olduğu gibi büyük iddialarla ortaya çıkması ve meydan okumasını gerektiren şartların artık var olmadığını söylemek mümkün. Yeni olanakların sınırsızlığında biçimin zorlayıcılığından kurtulan sanat edimi, sayısız yeni ve eski üslup, teknik ve anlayışın biraradalığı üzerine şekilleniyor. Tahmin edileceği gibi belirli konular üzerine net mesajlar iletmeyi amaçlayan sanatçılar için bu özgürlük ortamının bir karmaşayı da
beraberinde getirmesi olasıdır. Sanatın toplumsal yönüyle, iletişimin yaratıcı ve
dönüştürücü bir amaca aracılık edebilme özelliği, dünyanın –sanatsal açıdan-
özgürleşmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkan kaosa ilişkin kaygıları olan sanatçılara hiç eskimeyen çözümler sunmaktadır. Son on iki bin yıl boyunca türümüzün taşlara, mağara duvarlarına kazıyarak oluşturduğu ideografik simgeler dili günümüzde de yalın, hızlı ve dolaysız olması nedeniyle dolaşımda her zamankinden daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu imgelerin yaygın olarak bilinen ve kullanılan simgesel anlamları, bağlamla olan ilişkiyi koruyan küçük çaplı korsan müdahaleler sayesinde anlamların yeniden üretildiği bir resimli yazıdan yeni anlamlar ve yeni bağlamlar kovalayan bir tür hece yazısına evrilme becerisini kolaylıkla sergileyebilecektir. Böylelikle eserin kendisi aynı zamanda bir manifestoya dönüşecektir. Ne var ki söz konusu formülün işlevini yerine getirebilmesi, kullanılan medyanın, mesajı iletmek için şeffaf olmasına, yan anlamların öznel yorumlara yol açmamasına bağlıdır. Burada anahtar sözcük iletişimdir. Her insan etkinliği gibi, sanat da bir noktadan sonra icracı tarafından bir başkası için gerçekleştirilen bir eylemdir; bir iletişim şeklidir. Modern sanat yapıtının sanatçıyı önceleyen özü genellikle yukarıda bahsi geçen sürecin gerçekleşmesine imkan vermez; ancak bireyselleşmenin, sıradan olanın temsil ve ifade olanaklarını mümkün kılması, aynı kültür çemberindeki bireylerin dolaşımdaki benzer kodları kullanarak iletişim yolu ile buluşmasını ve nihayetinde bu kodların sanat gibi yaratıcı bir etkinliğe dönüşümü sayesinde, ortak, bilinen üzerine uzlaşılmış kavramların olgusal olarak yeniden üretilmesini de mümkün kılmaktadır.
Özkan KÖSE