“ Üretmek, solumak gibidir. Heyecanlanıp nabzınız yükselir,
ama sonra uykudaymışçasına sakin nefes alırsınız.”
1.Neslihan Pala kimdir? Biraz kendinizden bahseder misiniz?
Sanırım bu cevaplaması en zor soru. Kendinden bahsetmek hiç kolay değildir, o
yüzden röportajın sonuna doğru bu sorunun kendiliğinden cevaplanmasını
beklemek en iyisi.
2.Sanat dediğimiz zaman aklınıza ne geliyor? Sizin için ne
ifade ediyor?
Bu da kulağa basit gelen zor sorulardan biri 🙂 Bana kalırsa sanat, dünyayı
deneyimleme biçimimizi paylaşmakla ilgilidir. Gerçi bu öyle ya da böyle herkes
için geçerlidir. Ancak, sanatla uğraşan ve uğraşmayan arasındaki hayatı
deneyimleme ve yorumlama biçiminde fark vardır. Buna algı farkı, ya da görme
ve özümseme hatta kimya farkı diyebilirsiniz. Üretmek, solumak gibidir.
Heyecanlanıp nabzınız yükselir, ama sonra uykudaymışçasına sakin nefes
alırsınız. İnişli çıkışlı bir süreç ama özünde nefes almakla bir gibidir. “Sanat
üretimi “demiyorum çünkü sanat yapayım diye yola çıktığınızda, kendi içinize
değil kendinize dıştan bakarsınız, tabi bana göre) Sanatı, sonradan bir ifade
biçimi olarak seçenle, kendini bileli sanattan başka bir ifade şekli olmayan
arasında da bence fark vardır.
3.Yeteneğinizi ne zaman fark ettiniz?
Çocukluğumda çizerdim hala çiziyorum. Sağ elim acıdığında sol elimle devam
ederdim. Üç boyutlu ifade biçimini sonradan edindim.
Üniversiteye girdiğimde. Bir baktım ki dönüşü olmasını istemediğim bir yola
girmişim.
4–Eğitim hayatınızda nasıl yönlendirildiniz? Nasıl bir yol
izlediniz?
Şanslıydık, çok değerli hocaların himayesindeydik. Profesör Hüseyin Gezer’in
atölyesinde başladı eğitimim. Sonraki yıllarda Profesör Tamer Başoğlu
atölyesine geçtim. Hocalarım beni biçim araştırmalarımda oldukça rahat
bıraktılar. Gerçi strüktür sorunum, yani yapmak istediğim heykelleri ayakta
tutacak altyapı konusunda sıkıntılarım vardı ve o konuda da bana kızdıklarını
hatırlıyorum. 2.sınıftayken (1987) ilk kişisel sergimizi açmıştık eski eşimle.
Kendisi resimlerini, ben de heykellerimi ilk kez görücüye çıkartmıştık Yonca
Sanat Galerisi’nde.
Sonrasında izlediğim yol uzun, hala yoldayım hatta. Genel olarak
akademisyenlik süreci herkes için uzundur. Şöyle özetleyeyim: Yüksek Lisans,
Sanatta Yeterlik, asistanlık, sınavlar dosyalar, sınavlar, sınavlar,
yardımcı doçentlik ( Dr.Öğr. Üyesi), sınavlar doçentlik sınav dosya ve sonunda
profesörlük. Tabi bu sürece güzel şeyler de eşlik ediyor. Öğrencilere refakat
etmek gibi, gelişimlerini izlemek, başarılarını görmek ve gururlanmak gibi.
5.Güzel Sanatlar ile ilgilenen heykel bölümünde okumayı
düşünen gençlere önerileriniz nelerdir?
Kendilerini adamaya hazırsalar, hiç durmasınlar geç bile kalmış sayılırlar. Heykel
kolay bir alan değildir. Fiziksel yorgunluğu, riskleri, kiri, tozu göze almanın
dışında en önemlisi,
en büyük meydan okuma, üçüncü boyutla hesaplaşmak olacaktır. Heykel
sanatını diğer sanat alanlarından ayıran birincil neden, mekanla ilişkisi
açısından, mekan kavramının sorgulanmasıdır. Bu da sadece sıralamadaki ilk
önemli neden. Heykel yaparken ki hazdan ve acıdan hiç bahsetmiyorum bile.
Farkındayım romantik cevaplar veriyorum ama heykel bölümünde okumak için
haliyle çok çalışmaktan başka çare yok. Sonrası hayatlarının en önemli
dönemlerinden biri olacaktır. Üniversite, heykel bölümü.
6.Eserleriniz de anlatmak istediğiniz bir hikaye var mı? Ya da
hikayesi olan bir eserinizi paylaşabilir misiniz?
Benim derdim oldum olası insandır.
İfadeler ve figür yorumları. Bir romanda nasıl ki bir karakter tüm ayrıntılarıyla
betimlenir, heykelde de,
en basit tanımıyla, benim zihnimde oluşup gelişen bir görüntü, mevcut birikimle
heykele dönüşür.
Zaman içerisinde değişen malzeme tercihleri yorumlara yansısı da, temelde
kullandığım anlatım biçimi değişmez.
7.İlham aldığınız bir sanatçı veya eser var mı ?
Öğrenciliğimde Giacometti ilahımdı, ilhamımdı. Sonra kı dönemlerde Kathe
Kollwitz’in ifadeciliği ve hayatı beni çok etkilemiştir.
8.Eserlerinizde farklı bir teknik kullanıyor musunuz?
Fark ettim ki, ister metal olsun ister kil ya da ahşap, teknik tercihim
malzemeden eksiltmek değil, ilave etmek olmuştur.
9.Farklı sanat dallarıyla ilgileniyor musunuz?
Evet, müzik.
10.Sanat ile ilgilenmeseydiniz ne yapardınız?
Çello çalardım. Hay allah o da sanat.
11.Günümüzde sanata bakışı , sanatı nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Basit ifadeyle biraz eski kafalıyım. Günümüz çok fantastik bir çağ. Teknolojinin
çok yoğun kullanıldığı bir zamandayız. Bu çok derin bir mevzu, özetlemesi de
zor. Bir yandan teknoloji ile dönüşen sanatsal yaklaşımlar. Diğer yandan sosyal
medya tarafından yeniden tanımlanan bir sanat pazarı. Gerçek hayatta ise,
sanatçıdan rol çalan star küratörler. Anlatırken yoruldum. İnsanın daha çok
içine kapanası geliyor.
0 Yorum “Neslihan Pala – Röportajı”